Hoş geldin sevgili okur, ben Gökçe!
Her şeyden önce, seninle burada buluştuğumuz için pek mutluyum. Sayfalarını turlayacağın bu blog benim için yaratıcılığımı sözlere akıtabildiğim, akademik yazarlık dışında içerik üretme özgürlüğümün olduğu, "meditatif" olarak sıfatlandırdığım bir güvenli alan.
Neden yazıyorum ve neler yazıyorum diye sorarsak, burada kendime bir sınır çizmemeyi tercih ediyorum. İçime dokunan bir şarkı, tüylerimi diken diken eden bir kitap, her saniyesini heyecanla deneyimlediğim bir gezi, birinin hayatından geçmiş olmanın mutluluğunu bana yaşatan gönüllü projeler, ve bana ilham vermiş pek çok olay, etkinlik, konu üzerine yazıyorum. Bu yüzden de burayı kişisel bloğum olarak adlandırıyorum.
Nasıl bir dünya insanıyım?
Sakin, temkinli ve duygusal diyebilirim; tabii, her insanın üç sıfattan öte bir derinliğe sahip olduğunu göz önüne alarak.
İnsanların kendilerini ifade edebilmek için ürettikleri her yolun, sanatın her halinin hayranıyım. Roman okumayı, sergi gezmeyi, goblen işlemeyi, örgü örmeyi, fotoğraf çekmeyi ve seramik yapmayı çok seviyorum. Çevremde dünyanın her ülkesinden arkadaşlar biriktirmek, onları heyecanlanabilecekleri yeni bilgi ve hikayelerle buluşturmaktan hoşlanıyorum. Yazı yazmayı ise; hem içedönük yapımı hırpalamayacak şekilde kendimi ifade edebildiğim, bir mesafe koyabildiğim, hem de ortak noktalarda buluşup, birçok kişiyle gönül bağı kurabildiğim için seviyorum.
Nereden geldim? Nerenin yolcusuyum?
Çocukluk ve gençlik yıllarımı İskenderun Hatay'da oldukça hayat dolu, doğa sever ve maceracı ailemin yanında geçirdim. 2017 yılında, Boğaziçi Üniversitesi'nde sosyoloji eğitimi almak için İstanbul'a taşındım. 4 yıl boyunca antropoloji ve sosyoloji alanlarındaki temel yazı ve argümanları okudum, yazdım ve tartıştım. İstanbul'un her köşesini gezip şehirdeki tarihin izini sürdüm. Acısıyla ve tatlısıyla bugün sırtımı yasladığım değerlerimin temellerini Boğaziçi'nde attım.
2021 yılında, pandemi devam ederken ve hatta ülke sınırları kapanmadan 10 gün kadar önce Paris'e uçtum. Bir yıl boyunca, SciencesPo Paris'te sosyoloji eğitimime değişim öğrencisi olarak devam ettim ve hayatımın seyrini değiştirmiş olan birçok sevgili dostumla orada tanıştım. Sanata olan ilgimin kabardığı, kendi üretim gücüme güvenimin arttığı ve en önemlisi bedenimi dinleme ve ihtiyaçlarımı doyurabilme bilincimin geliştiği bu süreç gerçekten çok değerli.
Şimdi ise Paris'te EHESS'te (Sosyal Bilimler Yüksek Okulu) sosyoloji alanında iki senelik yüksek lisans yapıyorum. Sanat sosyolojisi alanında özelleşiyorum ve bu süreçte Paris'teki müzelerin ve kütüphanelerin tadını çıkarmayı ihmal etmiyorum.